REKLAM

23 Mayıs 2014 Cuma

İLBER ORTAYLI: "KARAGÜMRÜK... ESKİ İSTANBUL'UN İZLERİNİ EN ÇOK TAŞIYAN SEMT"

İLBER ORTAYLI: "KARAGÜMRÜK... ESKİ İSTANBUL'UN İZLERİNİ EN ÇOK TAŞIYAN SEMT"

Karagümrük, Cumhuriyet dönemi edebiyatında Server Bedii'nin (yani Peyami Safa) Cumbadan Rumbaya adlı romanında çizdiği fakir mahalle tipleriyle toplumumuzun dikkatini çekmiştir. Ancak eski Karagümrük, bu romanın cumba faslıyla pek uyum halinde değildi. Karagümrük ismi bir de son kırk yılın içinde parlayan ve sönen futbol takımıyla bütün Türkiye'de ünlenmiştir. Karagümrük değişen mimari dokusuna rağmen gerek halkı ve gerekse gelenek kalıntılarıyla, eski İstanbul'un izlerini en çok barındıran semtlerindendir. 




Eski İstanbul'un izlerini en çok taşıyan semt;
Karagümrük, şehrin surlarının batı kesimine yakın ve Edirnekapı-Bayezid ana ekseninin güneyinde yer alan bir semttir. Hırka-i Şerif Cami’nden başlayarak kuzeybatıda Mihrimah Sultan Cami arasında ve Fatih Nişancası ile güneyde Keçeciler Caddesi arasındaki bölge, Karagümrük sayılmalıdır. Osmanlı İstanbul’unun en eski ünlü semtlerindendir. Abideleri folkloru ve edebiyatı ile şehir ahalisinin memur ve medreseli ve esnaftan oluşan, İstanbul Türkçesinin en seçkin ağzının konuşulduğu mahallelerdendi. Son otuz yılda kontrolsüz bir beton yapılaşma ile çehresi değişmiş, bu arada sakinlerinin önemlice kısmı başka semtlere göç etmişse de, her şeye rağmen çarşısı ve mahallenin atmosferiyle birçok semte nazaran eskiyi muhafaza edebilen yerlerdendir.

HAVADAR ve LATİF BİR SEMT
Karagümrük adı, Edirnekapı’dan girenlerin kontrolü için burada Gümrük Eminliği’nin bulunmasından dolayı konmuş gibi görünüyorsa da, gerçekte İstanbul’un tarihi topografyası içinde bunu tespit güçtür. Karagümrük İstanbul surlarının batı kıyısına yakın bir yerleşme olduğu halde bu semt İstanbul’un kenar mahallelerinin özelliklerini taşımaz, aksine Fatih, Çarşamba, Aksaray ile aynı sınıf ahali kompozisyonu ve gelenekler görülürdü. Medreselere yakındı, bundan başka suriçi İstanbul’un ve tören yolunun yanı başında yer alması, yani ana ulaşım yolunun kıyısında olması, semte hem iktisadi hem de sosyal bakımdan hayat vermiştir. Fatih medreselerine bitişik olduğundan ulemanın ve ketebenin oturduğu, tarikat merkezi dergâh ve tekkelerin yer aldığı makbul bir mahalle olmuş, aynı zamanda Fatih, Çarşamba gibi suriçi İstanbul’un yüksek bir tepesinde kurulduğundan havadar ve latif sayılmıştır. Nitekim semtin çeşmelerinden ve hamamlarından başlayarak, cami, türbe, medrese ve tekkeleri, çarşısının canlılığı da bunu göstermektedir.

OSMANLI ORDUSU'NUN STRATEJİK İHTİYACINI KARŞILAYAN SEMT 
Karagümrük semti Mihrimah Sultan Cami ve vakıflarıyla başlıyor demektir. Tıpkı Üsküdar’da olduğu gibi Mihrimah Sultan da burada şehre Avrupa tarafından gelen orduları, kervanları muhteşem abideyle karşılıyor demektir. Mihrimah Sultan Cami’nden başlayıp birbirini izleyen Hacı Muhittin Caddesi, Yusufağa Sokak ve Prof. Naci Şensoy Caddesi izlenerek Karagümrük Meydanı’na gelinir. İlk başta herhangi bir semt meydanı gibi duran bu çarşı alanı, aslında eski İstanbul’un aslında oldukça azalan karakteristik bir mahalle çarşısıdır. Karagümrük meydan çarşısı, etrafındaki sokak isimleri, esnafının davranışı ve halk ile olan ilişkileri gözlemlendiğinde bu hükme hak verdirir. Meydanın güneyinde, milli mimari devrinin eserlerinden olan ve İstanbul’da artık az görülen semt ilkokullarından biri olan Mihrimah Sultan İlkokulu yer alır. Meydana açılan sokaklar buradaki eski zanaat kollarının adını taşır; Yazmacı Hüsrev Sokağı, Sütçü Murat Sokağı, İşkembeci Malik Sokağı, Lüleci Yekta Sokağı, Sahtiyancı Sokağı, Kepenekçi Numan Sokağı ve bir zamanlar var olan bir değirmene izafeten Harab Değirmen Sokağı bu bütündendir. Karagümrük’ün güney kısmına devam edildikçe Keçeciler Meydanı, Keçeci Çeşmesi Sokağı ve Keçeci Piri Cami’nden oluşan bu mekânsal bütün yer alır. Bu meslek dalı Osmanlı ordusunun stratejik bir ihtiyacını karşılamaktaydı. Ve başka yerlerde de olduğu gibi İstanbul’un bu kesiminde kontrol altında bir mıntıkada zanaatın ifa edilmekte olduğu anlaşılmaktadır.

ESKİ İSTANBUL KÜLTÜRÜNÜN MAYALANDIĞI SEMT
Karagümrük camileri ve tekkeleri itibariyle de önemli bir semtti ve bunların etrafında oluşan doku, mahallenin sakinlerinin bazı bürokratlar ve ulemayı da içermesinin nedenidir. Bu sayede semt eski İstanbul kültürünün mayalandığı mihraklardan birini oluşturur ve yakın zamanlara kadar bu özelliği gözlemlemek mümkündü. Esasen fetihten beri burada yoğun bir yerleştirme olduğu ve bazı devlet adamlarının burada cami ve çeşme gibi altyapısal tesisler kurarak bu yerleşmeyi teşvik ettiği de anlaşılmaktadır. Fatih devri ihtisap ağalarından Muhtesip İskender’in yaptırdığı Kabakulak Mescidi de buradadır. Cami 1730’da yanmış ve 18. asır stili üzerine tamir ettirilmiş. Gene Fatih devri ulemasından Esseyyid Mehmet Efendi’nin merkadi (H. 857,M. 1453) eski İstanbul mahallelerinde çokça rastlanan açık türbelerden biri olup, Eski Ali Paşa (Atik Ali) Caddesi ve Kabakulak Sokağı köşesindedir. Karagümrük, fetihten sonra yerleşme ve imar gördüğü gibi, bu imar 16. asırda da bütün Fatih mıntıkasında olduğu gibi devam etmiştir. Karagümrük Çarşısı’nın bir köşesinde yer alan Mesihpaşa Cami bir 16. yüzyıl eseridir(1588) Kuşkusuz ki Karagümrük semtinin hemen yanı başındaki Nişanca da; 1584 tarihli (H.992) Sinan’a atfedilen Nişancı Mehmet Paşa Cami ve Mesih Mehmet Paşa Cami, semtin bu devirdeki itibarını gösteren yapılardır. Karagümrük’ün Osmanlı asırları boyunca tarikatlar açısından önemli bir merkez olduğu biliniyor. En önemli dergâh Niyazî-i Mısrî Sokağı’ndaki, bugün restore edilen Celvetiyye Dergâhı’dır. Bugünkü bulvarın sağında kalan ünlü Cerahiyye dergâhı halen dervişleri ve ziyaretçileri ile kalabalık bir tasavvuf merkezidir. Merkezi Üsküdar’da olan bu tarikatın suriçi İstanbul’daki en önemli merkezi bu semtteydi. İstanbul’un önemli bir dini ziyaretgâhı da gene Karagümrük’tedir. En son haliyle 1851’de Sultan Abdülmecit’in yaptırdığı ve Osmanlı rokoko tarzının en önde gelen örneklerinden Hırka-i Şerif Cami, peygamberimiz Hz. Muhammed’in Veysel Karani’ye bıraktığı söylenen hırkanın muhafaza makamı olarak bugün de kalabalık bir ziyaretgâh yeridir. Çevrenin makbul bir yer olduğu, bugün de muhafaza edilebilen birkaç ahşap binadan bellidir. Bunlar son asır İstanbul’unun ilginç ahşap konut örnekleridir.

Hiç yorum yok :